Şehir
İtalya'da
Emilia-Romagna Bölgesi Başkenti
"Bilgili, görgülü, becerikli bir o kadar da mütevazi ve sempatik... "
Bologna özellikle Roma Dönemi'nden kalma yapılarıyla el değmemiş büyük bir eski şehire sahiptir. Ortaçağ'da yapılmış surlar şehri çepeçevre çevreler. Şehir 12. ve 14. yüzyıla ait bir çok tarihi eser barındırır; Kiliseler, kuleler, revaklar ve devlet binaları. Ana malzeme olarak tuğla kullanılan binaların panjurları da kırmızıdır. Şehre bu özelliğiyle "Kızıl Şehir" denmiştir. Şehirdeki komünist görüş ve eğilimler de bu ismi sahiplenir.
Şehir her daim refah içinde yaşamış. Verimli topraklar sayesinde tarımda gelişmişler ve zenginleşmişler. Konum itibariyle hem kara hem de demir yollarının birleştiği bir merkez haline gelmişler, böylece ticarette de gelişmişler. Sanata ilgi duymuşlar ve sanatçıları desteklemişler. Bilime ve bilgiye önem vermişler. Bu etkenlerin hepsi birleşince, şehirde kökleri çok eskilere dayanan varlıklı, bilgili, görgülü, becerikli bir o kadar da mütevazi ve sempatik bir toplum profili ortaya çıkmış.
Mutfakları da gayet ünlü. Tüm dünyada kullanılan 'bolonez sos' buraya ait bir lezzet. İyi yemek yapmayı ve iyi yemek yemeyi ciddiye alıyorlar. Özellikle makarna konusunda iddialılar. Ara sokaklardaki mütevazi lokantalarında, küçük kafelerinde, hatta barlarda sizi şaşırtacak lezzetlerle karşılaşabilirsiniz.
Maggiore ve Nettuno Meydanları
Bologna'nın merkezi kabul edilen birbiriyle bitişik bu iki meydanın kesişme noktasında ünlü Neptün Çeşmesi yer alıyor. Çeşme 1563’te Papa’nın gücünün sembolü olarak yapılmış. Alt tarafınada önemli dört nehri, Ganj, Nil, Amazon ve Tunayı simgeleyen küçük melekler bulunuyor.
Bologna'nın kalbi sayılan bu meydanları çevreleyen binaların hemen hepsi tarihi öneme sahip yapılar.
Podesta ve Re Enzo Sarayları
Meydanın en gözde yapısı sırt sırta bir bütünmüş izlenimi veren bu iki saray. Saraylar orta çağda yapılmış. 12. yüzyılda Podesta sarayı ismini aldığı Voltone Podesta tarafından şehrin yönetim merkezi olarak yaptırılmış. Sadece 40 yıl sonra alanı genişletmek için bitişiğine yeni bir saray inşa edilmiş. Yeni sarayın tamamlanmasından kısa bir süre sonra esir alınan Roma İmparatoru 2. Ferderick'in gayri meşru çocuğu Sardunya Kralı Enzo ölümüne kadar bu yeni sarayda esir tutulmuş. Saray ismini bu zorunlu konuğundan alarak Re Enzo olarak anılmaya başlanmış. Başlangıçta ahşap ve Romanesk stil olan yapı 15.yüzyılda gördüğü yenileme çalışmalarında Rönesans stilinde tuğlalı bir saraya dönmüş. Üzerindeki çan kulesi sadece olağanüstü durumlarda halkı uyarmak için kullanılıyormuş.
AYRINTI
Voltone Podesta bir akustik meraklısıymış. Podesta sarayının inşası sırasında saraya bir orjinallik katmak adına bu merakını kullanmış. Sarayın ön yüzünde bulunan revakın tam orta kısmındaki dört kemer çapraz olarak sesleri diğerine taşıyor. "a" noktasıyla "b" noktası arasında yada "c" noktasıyla "d" noktası arasında revaktaki kakofoniye hiç karışmadan muhabbet etmek mümkün. "a" noktasında yüzünüzü duvara dönüp fısıldadığınız şeyler "b" noktasında yüzünü duvara dönmüş olarak bekleyen arkadaşınıza kusursuz ulaşıyor. Deneyin çok eğlenceli.
San Petronio Bazilikası
Yapımına 1390 yılında başlanmış. Halktan toplanan bağışlarla finanse edildiğinden hiç tamamlanamamış. Değişik zamanlarda eklenen şapellerle bugünkü halini almış. ibadete açılışı 1663 yılını bulmuştur. Gotik tarzda bir kilise olan San Petronio Bazilikası dünyada tuğla ile inşa edilen en büyük kilisedir. Girişte Jacopo della Quercia imzalı yarı kabartma eserler sergileniyor. Domenico Guglielmini tarafından 1695’te yapılan, dünyanın en büyük güneş saatlerinden biri olduğu söylenen güneş saati ve Napolyon Bonapart’ın kız kardeşi Elisa’nın mezarı bazilikanın içindeki diğer kıymetliler.
D'accursio Sarayı
13. yüzyılda inşa edilmiş ve zaman içinde eklemeler ve restorasyonlarla bugünkü halini almış. En büyük restorasyon 15. yüzyılda yapılmış. Saat kulesi de bu restorasyon sırasında eklenmiş. Yüzyıllar boyunca il yönetim ofisleri ve yüksek yargıya ev sahipliği ederek şehrin hükümet konağı olmuş. Yakın zamana kadar da Belediye Binası olarak hizmet vermeye devam ediyormuş. Günümüzde belediyenin sanat koleksiyonunun sergilendiği bir sanat müzesi durumunda. Şehrin yetiştirdiği en ünlü resam olan Giorgio Morandi'nin birçok natürmortu bu müzede sergileniyor
Salaborsa Kütüphanesi
Bina MÖ 2. yüzyıla dayanan ve daha sonra yıllar içinde çeşitli uygarlıklardan izler taşıyan bir sit alanı üzerine kurulmuş. İlk kalıntılar alanda kamu ve dini binaların olduğunu gösterir. 13. yüzyılda üzerine evler inşaa edilmiş. 17. yüzyılda Bologna Üniversitesi tarafından Doğa Bilimleri Fakültesi halini almış. Fakülteye bağlı bir de Botanik Bahçesi bulunuyormuş. 18. yüzyıllın sonlarına doğru bina şehrin ekonomik merkezi haline gelmiş. Piyasa ve Borsa işlemleri burada görülmüş. Üzerinde bir Tasarruf Bankası bir de restoran bulunuyormuş. 1999'da kütüphane olması için karar verilmiş ve iki yıllık bir hazırlığın ardından Aralık 2001 yılında hizmete açılmış. Zemin şeffaf olarak tasarlanmış. Böylece arkeolojik kalıntıları görmek mümkün. Burası zengin kitap, dergi, harita video ve ses materyaline sahip modern bir kütüphane. Düzenlenen sergi, konferans ve seminerlerle de adından sıkça bahsettirerek Bologna'nın önemli bir kültür merkezi haline geldi.
Archiginnasio Üniversite Binası
Bazı kaynaklar Bologna Üniversitesini ilk üniversite olarak tanımlasa da bu yanlış. Üniversite yapısının kökeni, Platon’un Akademisi’ne kadar uzanıyor. Avrupa Ortaçağı’nın ilk üniversitesi, Bizans İmparatoru Bardas tarafından İstanbul’da kurulan Magnaura Üniversitesi. Bologna Üniversitesi’nin "üniversitenin doğum yeri" olarak gösterilmesi, onun iç hiyerarşisi ile günümüz üniversite sisteminin temelini oluşturması sebebiyle. Üniversite ismi de ilk 11 yüzyılda kurulan Bologna Üniversitesi'nde kullanılmış. Öğrenciler yönetimde ve eğitimde aktif rol almış.
Üniversitenin ilk resmi binası olan Archiginnasio da bu meydanda. İçinde derslerin anlatıldığı bir Antomik Tiyatro bulunuyor. Bina ve Tiyatro 1944'deki bombalamada zarar görmüş, ilerleyen yıllarda aslına uygun olarak yenilenmiştir. Artık Belediye kütüphanesi olarak kullanılıyor. Dante, Erasmus ve Kopernik Bologna Üniversitesi'nin ünlü öğrencilerinden bazılarıdır. Üniversitenin hemen yanındaki bina Arkeoloji Müzesi. Etrüsk eserler sergileniyor.
AYRINTI
Bologna'nın Kuleleri
Verimli topraklar üzerine kurulan şehir her daim refah içinde olmuş. Ortaçağda tarım sayesinde en zengin yerlerdenmiş. Böylece güçlü aristokrat ailelere ev sahipliği yapmış. 12 yüzyılda şehirde 100'den fazla kule varmış. Bu kulelerin, yaptıran ailenin statüsünü belirlediği düşünülüyor. Başka bir görüş ise şehrin savunulması için tasarlandıkları. 19. yüzyıla kadar pek azı ayakta kalabilmiş. Kilise kalan kulelerin otoritesini zedelediğini düşünerek yıkılmalarına karar vermiş. 20 kule Kilise'nin gazabından kurtularak ayakta kalmayı başarmış. Bolgna'nın havadan çekilmiş fotoğraflarına bakıldığında gözleriniz bu 20 kuleyi arıyor. Malesef yüksek binalardan kuleleri seçebilmeniz imkansız. Sadece bir kaç tanesi görülebiliyor.
İki Kule (Le Due Torri)
Bu iki kule Bologna'nın simgesi sayılıyor; Asinelli ve Garisenda.
RavegnanaMeydanı’ndaki kulelerin ikisi de yamuk (Bir İtalya klasiği). Yan yana olmaları yamukluklarını daha da belirginleştiriyor. Daha uzun olan kule Asinelli, 97 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 metre yamuk. Kısa kule Garisenda ise 47metre yüksekliğinde ve yaklaşık 3.5 metre yamuk. Güvenlik nedeniyle Garisenda'ya çıkış yok. Asinelli ise 498 basamaklı merdiveni tırmandığınızda muhteşem bir Bologna manzarası sunuyor.
Kuleleri seyrederken hemen oracıktaki dondurmacı Gelateria Gianni'den dondurma yemeyi ihmal etmeyin. İlerde bu kuleleri bir daha görmek ister misiniz bilmem, ama dondurmadan tekrar yemek isteyeceksiniz. Ricotta peynirli dondurmasını deneyin derim.
Bologna'nın Revakları ve Madonna Di San Luca Bazilikası
Bologna'da hemen hemen tüm binaların önünde revaklar vardır. (Revak: Sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü ve sütunlarla ya da payelerle taşınan yapı.) Parçası olduğu binanın estetik özelliklerini taşıyan revaklar şehrin sembollerinden kabul edilir. Zengin ve keyif sahibi olan Bolognalılar, Ortaçağ'dan buyana bu revaklar sayesinde dört mevsim yağmurdan ve güneşten korunarak keyifli gezintiler yapmışlar. Şehirdeki en ünlü revak, şüphesiz şehri Madonna di San Luca Bazilikası'na bağlayan revaktır. Revak şehir merkezinden bazilikanın bulunduğu Guardia tepesine kadar yaklaşık 8 kilometre boyunca 666 kemerle inşa edilmiştir. Tepeden Bologna manzarası görülmeye değer. (8 kilometreyi yürümek zorunda değilsiniz minibüs ve tren seferleri var.)
Molin Kanalı
Şehrin içinden geçen bir su kanalı. Kanal ve etrafındaki mimari buraya "Küçük Venedik" denmesini sağlamış. Kanalı görmek isterseniz Piella, Oberdan ya da Malcontenti caddelerinden görülebilir. Venedik'e benzediği söylenen manzara için Piella caddesindeki minik pencereyi kullanmanız gerekiyor.